Acısıyla tatlısıyla bir Justice League filmi atlattık. Çok beğenilecek tarafları da vardı sonuna kadar yerilebilecek yönleri de vardı. Öyle ya da böyle DCEU'in Man of Steel ile başlayan macerası Suicide Squad, Batman V Superman: Dawn of Justice, Wonder Woman ve son halkası Justice League ile gümbür gümbür gelmeye devam ediyor. Kahramanların solo filmlerine ve diğer yan işlere daha çok var fakat onlar gelmeden Justice League'teki göndermelere de bir bakalım dedim. Zira bu göndermeler hem olası filmlere konu olacak şeyler, hem de çizgi romanlara, diğer başka yapımlara çakılan selamlar. Yazının hala vizyonda olan Justice League'e dair spoilerlar içerdiği uyarısını da yapmadan geçmeyelim. Şu bir gerçek ki DC Easter Eggler ve çizgi roman referansları konusunda oldukça paylaşımcı. Justice League ise yeni bir rekor kırdı. Bugünlerde gişe rekorları kıran bir süper kahraman filmini fan hizmeti, cameolar, paylaşımlı evren bağlantıları ve çizgi roman göndermeleri olmadan yapamıyorsunuz. Ama Zack Snyder'ın evreni bu konuda epey cömert davranıyor. Bunu bir de BvS Ultimate Cut gibi kesilmiş sahnelerin yer aldığı ikinci dalgalar izleyince şaşırmaya devam ediyoruz. Rahatsız edici bir taktik olsa da, biz geekler fazlasına hep varız. Doyumsuzluk var vesselam. Fakat Justice League ile film yapımcıları bunu bir adım öteye taşıdılar. Biz de filmdeki her incik cıncığı sizlere sunalım dedik. Keyifli okumalar.
28. Parademon İntiharı
Batman Superman'in ölümünden beri metainsanları aramakla meşgul. Takımı bir araya toplayan motivasyon ise Parademonların aniden ortaya çıkmaları. DC evreninin New 52 versiyonu bilenler bilir. Hikâye bu versiyondaki haliyle kuruluyor. Yani Darkseid'ın Parademonları saldırısı sonucu Justice League bir araya geliyor. Bu bağlantı göründüğünden daha açık şu anda. Sadece Cyborg'u kurucu üye yapmaktan bahsetmiyorum, teknolojisinin Apokoliptik olması sonucu karşı tarafa koz verilmesi de cabası. Batman bir Parademon'ı ele geçiriyor, amacı liderlerine, görevlerine ulaşmak. Fakat yakaladığı bu öncü asker Steppenwolf'un sırlarını vermemek üzere yakalanmamak için epey bir çaba harcıyor ve sonunda kendini yok ediyor ediyor. Bu Parademonlar intiharı olayı New 52 hikaye çizgisinde de aynı şekilde vuku buluyor.
27. Black Mask İpucu
Açılıştaki ‘Bruce Wayne vs Parademon’ sahnesinin ayrıntılarında görünenden daha fazlası var belli ki. Bunların bir kısmı en sıkı DC fanlarının fark edebileceği cinsten fakat izleyicilerin bir kısmı da DC Evreni’ni Justice League ile keşfediyor. Bu gönderme belki gözünüzden kaçmış olabilir fakat Batman uçağıyla Gotham’ın gece semalarında uçarken binalardan birinde ‘JANUS’ yazısını görüyoruz. Janus bir kozmetik şirketi. Bu şirketin sahibi ise Roman Sionis nam-ı diğer Black Mask’ten başkası değil. Söylenti odur ki kendisi Gotham City Sirens filminde yer alacakmış. Sionis ailesi Wayneler kadar güçlü bir aile, maddi açıdan bir şirket imparatorluğunu yönetiyorlar. Fakat ailenin oğlu Roman kontrolü eline aldığında aynı zamanda suç imparatorluğu halini alıyor. Black Mask kimliğiyle anılarak Gotham’ın yeraltı organizasyonundaki en etkili, en sapkın suç patronlarından biri oluyor.
26. Wonder Woman Themis ile Beraber Evde
Bu sahne bana kalırsa filmin en ikonik sahnesiydi. Wonder Woman’ı London’da izledik. Mahkemeye yapılan rehinli bir bomba saldırısını durduruyordu. Bu sahnede ise onu London’a, yani bir nevi adımını ilk kez Theymscira’dan başka bir yere attığı evine dönerken görüyoruz. Omzunda durduğu altın heykel ise Themis; yani Yunan Mitolojisinde Adalet Tanrıçası. Tema olarak bakacak olursak filmin adalet vurgusunun yapılması konusunda başarılı bir çalışma. Oraya pekâlâ Batman veya Superman koyulabilirdi, Wonder Woman’ın koyulması neden önemli? Çünkü Wonder Woman basitçe bir tanrıça, bizzat Zeus’un kızı. Themis ise bir Titan olarak başka bir antik tanrıça. Terazisi Themis’in sadece hukuk ve adaletin değil doğal düzenin de temsilcisi olduğunu anlatoyor. Kılıcı ise savaşın değil, iyi ile kötünün ilahi ayrımının bir tasviri, yanlışı doğrudan, zalimi adilden ayırıyor. Peki, bunun Wonder Woman ile alakası nedir, Themis’in tüm bu özellikleri Wonder Woman’a atfedilmiş. Wonder Woman; yeryüzündeki nazik tanrıça, saf kahramanlık abidesi, elinde kılıç bile tutuyor olsa adaletin koruyucusu.
25. Zeus (?) Dünya’yı Apokolips’e Karşı Savunuyor
Kraliçe Hippolyta’nın Steppenwolf’un saldırısı sonrası olası bir istila hakkında kızını uyarması sonrası Diana Bruce Wayne’i bu kan davasının ne kadar eskiye dayandığına dair bilgilendiriyor. Bu sahnelerde yer alan antik savaş sahnelerinde İnsanlar, Amazonlar, Tanrılar, Atlantisliler ve hatta Yeşil Fenerler toplanıp kurdukları ittifak Steppenwolf tarafından yönetilen büyük ordularla savaşıyorlar. Fakat bu ihtişamlı ittifakta en dikkate değer olan Zeus’un bizzat kendisinin de savaşta yer alması. En azından Diana bu şekilde ima ediyor. Açıkçası Yunan Mitolojisinden yola çıkarak düşünecek olursak Zeus’tan başka kim böyle bir orduyu toplayabilir? Orduda hem sıradan insanlar hem Amazonlar hem Atlantisliler var, Zeus mantıken dâhil olmuş olmalı hem de bizzat başlarında lider olarak bulunarak. Zeus binlerce yıl önce Diana’nın babasıydı fakat Kahramanlar Çağı’nın bir işareti olarak Zack Snyder’ın bu orijini Justice League’in daha bir merkezi ekseni haline getirme niyetinde olduğu söylenebilir.
24. Zeus Antik Savaştaki Tek Antik Tanrı Değildi
Aksiyonda yer alan sadece Zeus değildi. Aresvari bir savaşçı Steppenwolf’a baltasıyla sıçrarken, orada başka bir tanrıça da vardı. Öyle bir tanrıça ki attığı ateşli oklarla Steppenwolf’un asker taşıyıcılarını yok edebiliyor. Bu sıradan bir Amazon falan olamaz, onların sıradanlığı da tartışmalıdır ya neyse. Bu okçunun bir tanrıça olduğu çok açık. Yine klasik mitolojiden yola çıkacak olursak bu okçuya karşılık gelen tanrıça Artemis’ten yani Av Tanrıçasından başkası değil. Dişiliğin, bakireliğin ve avcılığın sembolü olan Artemis ay ile bağlantılı hedefi vuran bir tanrıçadır. Ayrıca Roma Mitolojisindeki karşılığı ironik olarak Diana’dır. Tabi bu Artemis’i Wonder Woman filminde boks şampiyonu Ann Wolfe tarafından canlandırılan Artemis ile karıştırmamak gerek. Bu Artemis Zeus’un bir başka kızı ve MMA dövüşçüsü Aurore Laurezal tarafından canlandırıldı.
23. Green Lantern’e Anlık Bakış
DC Evreni başladı başlayalı fanlar Green Lantern’i görmek istiyor. Bizim bildiğimiz takım üyesi Lantern olmak zorunda değil, herhangi bir Green Lantern görelim yeter. Nitekim gördük de. Ancak her halükarda takımın bizim bildiğimiz anlamda bir Green Lantern’e ihtiyacı var, Justice League böyle boynu bükük ve eksik kalıyor. Ancak filmde Hal Jordan’ı, John Stewart’ı hatta Guy Gardner veya Kye Rayner’ı görmedik. Gördüğümüz binlerce yıl öncesinden bir Yeşil Fenerdi. Ancak filmde Galaksilerarası barışı koruyan Green Lantern Corps’un DCEU içerisinde yer aldığı da tasdiklenmiş oldu. Bu Lanternlerden biri Steppenwolf ile girdiği savaşı kaybediyor ve yüzüğü yeni koruyucusunu bulmak üzere parlayarak hareketleniyordu. Kimbilir belki ölen kişi Abin Sur idi, belki de Abin Sur’dan önceki Lanternlerden bitiyidi. Her ne kadar kim olduğu, hangi uzaylı ırkından olduğu bilinmese deö yle ya da böyle Uzay Sektörü 2814’ün Green Lanternine anlık bir bakış atmış olduk.
22. Aquaman’in Dövmeleri Bir Hikâye Anlatıyor
Diğer Justice League üyeleri onları korumaları için belki zırhlarına güveniyorlar, hatta bazı durumlarda bu kostümler onların süper kahraman kimliklerini tanımlıyor fakat bu durum Arthur Curry nam-ı diğer Aquaman için geçerli değil. Bu durum Arthur soğuk mevsim kıyafetlerini üstünden çıkarıp neredeyse bütün vücudunu kaplayan dövmelerini ortaya çıkardığında daha iyi anlaşılıyor. Bu dövmelerin rastgele göründükleri aşikârdır. Fakat aslında Jason Momoa’nın kolundaki gerçek dövmesinden esinlenilmiş. Dövmeler ilk görünüşünden bu yana bir takım değişikliklere uğradı, ayrıca Aquaman’in zırhlı versiyonu da paylaşıldı. Aslında o üçgenler köpekbalığı dişlerini temsil ediyor; Polinezya geleneğindeki güç, adapte olma yeteneği ve şiddetli kuvvet anlamları taşıyan bu sembol Aquaman’e bağlanıyor. Arthur’un omuzlarını dolduran mızrak uçları ise cesaretine ve savaş gücüne bir gönderme. Küçük dalga ise ölüm ve yaşamın ikisini birden simgeleyen okyanus tasviri. İşin ilginç tarafı bu dövmeler Atlantis kralı zırhıyla birebir denk geliyor, bu da dövmeler hakkında daha fazlasının olduğunu gösteriyor. Umarız Aquaman solo filminde bunun hakkında daha çok şey öğreniriz.
21. Aquaman Çoktan Superman ile Tanışmış
Bazı gizli bağlantılar veya evren tasarlama hikâyeleri perdede görünebilir. Fakat Snyder’ın ortasından başlattığı bu evren için daha fazlasına da yer var. İlk filmi hatırlayalım, Man of Steel’de Clark Kent okyanusun ortasında yanan petrol kulesi platformunun mürettebatını kurtarmaya çalışıyor. Platform yanıcı bir patlamada çöküyor ve Clark yeni bir hayal sekansına dalmadan önce bilincini yitirmiş bir şekilde suyu boyluyordu. Yıllardır süren spekülasyonlar sonunda doğrulandı, her ne kadar ihtiyacı olmasa da ve fakat Arthur bunu bilmese de Aquaman Superman’i suda dibe doğru sürüklenirken kurtarıyor. Bruce Krypton kahramınını getirip Aquaman’i takıma dâhil ettiğinde, Arthur sürekli kendine Superman ile Batman’den çok daha önce tanışmış olduğunu hatırlatıyor.
20. ‘Patlayan Kurmalı Penguenler’
Bruce ve Alfred Batman v Superman’den sonra dünyanın ne kadar değiştiğini anlamakta gecikmiyor, bu da Bruce’un yeni dünyayı tanımadığını kabullenmesine neden oluyor. Uzaylı istilaları, antik tanrıçalar, metainsan koşucular, sibernetik atletler, Atlantis kraliyet hanedanı; artık o basit günler geride kalmıştır, özellikle patlayan kurmalı penguenler eskiden Bruce Wayne’in en kötü endişesi iken. Ayrıca bunun haricinde Alfred’in sözü Tim Burton’un Batman Returns filmine ve direkt olarak Batman’in azılı düşmanlarından Penguen’e de bir gönderme.
19. Orijinal Jimmy Olsen Cameosu
Batman v Superman filminde Daily Planet’in ünlü fotoğrafçısı Jimmy Olsen’ın yer aldığını hatırlayan var mıdır acaba? Vardı. O kadar vardı ki hatırlamakta zorlanıyoruz değil mi? Kendisi Daily Planet’in Superman fotoğrafçısı olmasına rağmen Man of Steel’de yer bile bulamamıştı. Oysaki Superman’in orijininde onunla ilişkisini hatırlayacak olursak Jimmy Olsen Superman’in en yakın arkadaşı, Lois’den bile önce sırrını öğrenen kişidir. BvS’de Lois Lane ile Afrika’ya gitmiş ve Nairomi savaş lordu Amajagh tarafından idam ettirilmişti. Öte yandan Supergirl dizisinde bu karakteri siyahî, uzun ve kaslı izledik. Hatta kendisi dizide süper kahraman bile oldu, Guardian kimliğini aldı. Bu kadar sükse yaratmış bir karakterin filmlerde harcanması üzücü bir durum olsa da 1978 yapımı Superman filminin bildiğimiz anlamdaki orijinal Jimmy Olsen'ı Marc McClure da küçük bir cameo yapmış filmde. Superman anıtının bulunduğu yerdeki polis rolüyle eski dostuna bir kez daha yakın oluvermiş. Kendisi ikonik yakın arkadaş, süper kahraman sırdaşı kimliğinin karşılığı olarak takdirimizi toplamıştır. Onu filmde görmek çok güzel.
18. Gorilla Grodd İpucu?
Barry Allen'ın DC filmlerindeki kariyeri daha yeni başlamış olabilir fakat Bruce Wayne ile ilk konuşmalarına bakılırsa belki gelecekteki bazı düşmanları ile tanışmış olabilir. Görünüşe göre onun en egzotik düşmanı ilklerinden biri. Bruce Barry'i onun kendi ininde ziyaret ettiğinde Barry bu sanki bir iş görüşmesiymiş gibi CV'sini açıklamaya başladı. Bu CV'de yer alan özelliklerden biri işaret diliyle konuşabilme idi, hem de Goril işaret dili ile. Bunun süper telepatik maymun Gorilla Grodd'a bir gönderme olduğu aşikârdır. Hem fiziksel gücüyle hem de zihinsel telepati yetenekleri ile Flash'ın karşılaştığı en güçlü rakiplerden biridir. Fakat buradaki Grodd göndermesi belki de Barry Allen'ın gorillerle ilgili bir çalışma yürütüyor olabileceğini ya da en azından goriller ile işaret diliyle iletişim kurması DC filmlerinde boy gösterecek olan Grodd'un alternatif bir versiyon olduğunu gösteriyor olabilir. Ya da belki Grodd çoktan evrende hâlihazırda vardır ve dünyadaki daha barışçıl olan primatlar ile arkadaşlık kurmuştur. Belki yakında Goriller ordusunu ve başlarında Kral Grodd'u görebiliriz, kim bilir?
17. The Flash Çoktan Captain Cold ile Savaşmış Olabilir
Gorilla Grodd Barry'nin en ikonik düşmanlarından biri. Ama ondan çok daha ikonik olanları da var. Bunlardan biri Leonard Smart nam-ı diğer Captain Cold'dan başkası değil. Çizgi roman fanları onu iyi tanırlar, CW TV Showları sağolsun olağan süper kahraman tüketicilerine de Snart'ı iyi tanıttılar. Bundan daha güzel bir zamanlama yoktur ki sıfıraltı buzlu süper kötüsü Flash'ın DCEU evrenine gelsin. Fakat görünüşe göre o zaten çoktan bu evrende yerini almış olabilir. Bunu fark etmek için Barry'nin ininde yer alan çalışma masasındaki bilgisayarlara dikkatlice bakmalısınız. Barry'nin solunda görünen şemalardan birinde kostümü için çok özel ve nadir bir özellik tasarlandığını görüyoruz: soğuğa direnç. Soğuğa direnç veya dayanıklılık da süper koşucunun karşılaştığı on yüz bin milyon fizik ikileminden yalnızca biri. Fakat Barry'nin kostümünün soğuğa ne kadar dayandığını çözmek için epey bir acı çekeceğini bilmenin fanlar için tek bir açıklaması var: Captain Cold.
16. Cyborg'un Rolü Batman V Superman İle Başladı
Yıllarca beklendikten sonra Justice League sonunda Cyborg'u super kahraman mixine dâhil etti. Hem çizgi romanlarda hem de animasyonlarda oynadığı merkezi rolü düşünecek olursak bazıları için çok daha uzun süredir bekleniyor. Victor Stone tanıtımı Justice League'in modern versiyonunun fanlarını tatmin etti. Ancak BvS'de yer alan Amerikan futbolu sahnesi hala belirsizliğini koruyor. O sahnelerde belli olmasa da Victor Stone yer alıyor olabilirdi, Cyborg olan değil profesyonel futbolcu ve takımın kaptanı olan. Victor Stone'dan bahsedilmemesini başlangıçta kesilen Zack Snyder sahnelerinden sanmıştık. Ancak Ultimate Cut çıktığında bir sahnede Gotham City University ve Metropolis State maçı göründü fakat yine Victor Stone yoktu. İşin tuhaf tarafı Justice League'de de kesilen sahneler var ve bazı aksiyon sahnelerini göremedik. Fragmanda bile daha fazlası vardı. Fakat Victor Stone nam-ı diğer Cyborg'u canlandıran Ray Fisher aslında Zack Snyder'ın kendisinin sinsi bir crossoverını yerleştirdiğini doğruladı: yokluğu. İki polisin izlediği maç olarak gösterilen sahnede Metropolis State Gotham City University'i fena bir bozguna uğratıyordu. O futbol maçında Gotham neden bu kadar feci yeniliyordu? Acaba takımın bel kemiği oyuncusu mu eksikti? Yıldız Victor Stone o sıra çoktan kazaya kurban gitmiş, ölü sanılmış fakat babasının yardımıyla uzaylı teknolojisi ile bütünleştiriliyor olabilir mi?
15. Dedektif Crispus Allen
J. K. Simmons çoğu işiyle şahsen sevdiğim bir aktördür. Fakat onu biz geeklere tanıtan iki rolü vardır: biri Marvel bünyesinde ilk Spider-Man filmlerinde oynadığı Peter Parker'ın Daily Bugle gazetesindeki patronu J. Jonah Jameson rolü, diğeri ise Batman'in yeni nesil Gotham'ında oynadığı Jim Gordon rolü. İkisi de ikonik karakterler, ancak birbirlerinden tamamen farklı roller. Ve bu adam olmuş arkadaşlar, olmuşu ne, mükemmel bir oyuncu ki her iki role de neredeyse birebir uymuş. İkisinin de hakkını vermiş. DC de Marvel da bu roller için onu mükemmel seçim olarak görüyorlar. Belki ana karakterlere seçilen oyunculardan bile daha uygundur kendi rollerine. O kadar ki gerek J. Jonah Jameson'ın gerek Jim Gordon'ın çizgi roman versiyonlarının gerçek dünyadaki karşılığı gibi kendisi. Ama DC ne yaptı aldı güzelim oyuncuyu ve değerlendiremedi. Fragmandaki sahnenin aynısını yapıştırdı, çok az bir sahnede gösterdi ve oldubittiye getirdi. Tamam, ana karakter değil, ama yine de daha fazla rolü olmalıydı. Justice League tanışma sekansındaki rolü dediğim gibi fragmanlarda da epey yer etmişti. Ama karakterin girişi bununla başlamıyor. Batman’i şüpheciler karşısında savunuyor. Polis merkezinde dolaşırken kaçırmalar ve Metropolis’te görülen baş belası tuhaf uzaylıların verdiği rahatsızlıklarla uğraşan dedektiflerinden birine yaklaşıyor. Bu dedektif aslında Kobna Holdbrook-Smith tarafından canlandırılan Dedektif Crispus Allen. Allen yıllardır Gotham Şehri çizgi roman hikâyelerinin müdavimlerinden ve Gotham Central serisinde önemli bir figür olarak yer alıyor. Umut ediyoruz ki gelecekte tekrar döner.
14. ACE Kimyasal
Gotham’ın nazlı gecesinin semasında yükselen Flash’ın işaret ettiği Bat-Sinyal ‘e odaklandıysanız belki bu sahnedeki detayı fark etmemiş olabilirsiniz. Ancak meraklı gözler neon işaretin geceye karşı aydınlattığı tabelayı fark edebilirler. Tabelada yazan şirket ACE Chemicals, kendileri çizgi roman dünyasında adları epey kötüye çıkmış zehirli kimyasal imalatçıları ve işleyicileri. Bilmeyenler için bu şirketin en önemli rollerinden biri, Joker’in (daha ziyade Joker’in Joker olmadan önceki halinin – artık o her kimse) ACE Kimyasal’ın kimyasalla dolu kazanlarından birine düşüp beyaz solgun tenine, yeşil saçlarına ve çatlak zihinli katil formuna kavuştuğu yer olmasıdır. Bu hikâyenin uyarlanmış versiyonunu David Ayer’ın Suicide Squad’ında izledik. Yalnız bu sefer Joker’in yanında Harley Quinn de böyle doğmuş oldu.
13. Batman Çizgi Romanlarına Saygı Duruşu
Snyder’ın Batman ile ilgili yaptığı en güzel şey onu tam olarak hak ettiği şekilde, çizgi romanlardaki görünümüyle yaratmaktır. Silueti, pozları, arkasında patlayan cömert Gotham şimşekleri ve hatta Batsuitin kendisi sanatsal kaynak materyale en yakın Batman versiyonudur. Gotham şehrine çok yakışan iskelet gargoyle üstünde tünemiş duran Batman’in pelerini güzelce havalanıyor. Bu gargoyle sıradan bir heykel değil: Detective Comics #682’nin kapağına bir gönderme. Bu çizgi roman sanatçı Graham Nolan resmedildi. Ayrıca bu sahne ile çizgi roman göndermesi örtüşüyor, zira Anatoli Knyazev nam-ı diğer KGBeast’e BvS’de odaklanılmıştı tıpkı çizgi romanda olduğu gibi. Azrail heykeli yeterince unutulmayacak cinsten bir ayrıntı.
12. Steppenwolf’tan Jack Kirby’nin Fourth World’üne Gönderme
Çizgi roman fanları bilirler ki Steppenwolf önemli bir şahsiyettir. Kendisi Darkseid’ın baş teğmeni, Parademon ordusunun lideri fakat film ona yeni bir arka plân sunmuş. Steppenwolf hayranların kalplerini burkmadı desem yalan olur. Çünkü bu arka plana göre kendisi daha önceden bir savaş kaybetmiş ve geri dönüşüne kadar sürgüne gönderilmiş. Bu da onu uzaylı dünyasıyla çok ince bir ilişki içerisine sokuyor. Sanki son anda eklenmiş gibi duran sahnelerle Marvel’a yapılan DC’ye de oluyor: bir kötü daha harcanıyor. Buna rağmen bazı referanslar yok değil. Diyaloglardaki konuşmaları sıradan bir izleyicinin değil çizgi roman fanlarının daha iyi anlayabileceği türden. Göndermeler özellikle Jack Kirby’nin Fourt World’üne. Diana’ya ‘Eski Tanrıların kanının’ damarlarında aktığını söyleyişi Dünyanın antik dönemlerinin doğasına ve kozmik hiyerarşisine bir gönderme. Steppenwolf Darkseid için zafer kazandığında kendisi sonunda Yeni Tanrılar düzenine katılabilecek. Bu da Apokolips ve Yeni Yaratılış’a bir gönderme ki gelecek DC filmlerinde bunlar hakkında bir şeyler görebiliriz.
11. Batman’in Orijinal Müziği
Hüzünlüdür ki Man of Steel ve BvS’nin müziklerini yapan Hans Zimmer ve Junkie XL’in yerleri doldurulamayacak olsa da yeni filmlerin müziklerini başkaları yapacak. Soundtrack hastası biri olarak Hans Zimmer’ın Wonder Woman için yaptığı müzik bir harikaydı diyebilirim. Açıkçası bir filmi izledikten sonra benim aklıma filmlerden, oyunculardan önce müzikler gelir. Normal hayatınızda yaşadığınız herhangi büyük bir olayı dışarıdan izlediğinizde anlarsınız; o olay size büyük geliyordur. Sessizliğin uğultusu, insani patırtılar, konuşmalar ve dış sesler atmosfere yetmez. Atmosferi boş kılan bir şey vardır; işte soundtrack budur, o atmosferi dolduran şey. Sessiz filmler zamanında bile görselseyircinin kafasına nakşedilir. Hans Zimmer ise bunun duayenlerindendir. Ancak maalesef süper kahraman filmlerine sekiz on yıl hizmet etmiş olan Hans Zimmer zamanın geldiğini anlayıp çekilmiş. Nolan ve Zimmer ikilisi hala devam ediyorlar beraber filmlerini ve müziklerini yapmaya. Junkie XL ise Snyder’ın çekimleri yarıda bırakmak zorunda kalması sonrası devralan Joss Whedon tarafından tercih edilmemiş. Sonuç olarak onun yerine de Danny Elfman gelince eski müzik ekibi neredeyse tamamen değişmiş. Hüzünlendirici olan eski sanatçıların kıymetli olması, fakat bu demek değil ki yeni gelen müzisyenimiz kıymetli değil. Aksine Hans Zimmer’ın Dark Knight müziklerinden önce bile Batman ile çalışmış biri. Danny Elfman çok büyük bir müzisyen, pek çok güzel yapımda yeteneğini konuşturmuş. Fakat onun süper kahraman işlerini hatırlayacak olursak 90’ların The Flash dizisi, Batman Animasyon Serisi, Hulk (2003), Spider-Man 2, Spider-Man 3 ve Tim Burton’un Batman Returns filmlerini sayabiliriz. Yani buradan çıkarılacak sonuç müzikler konusunda bir nevi öze dönüş gerçekleşmiş oldu. Orkestral ve gösterişli Batman Animasyon Serisi ve Batman Returns orijinal film müzikleri Batman’i tanımlayan müziklerdi. Her ne kadar ben Dark Knight müziklerine daha bir aşık olsam da kabul etmeliyiz ki Batman'in karşılığı Danny Elfman müzikleridir. Danny Elfman Batman’in müziğinin döneceğine dair söz verdiğinde meğer şaka yapmıyormuş. Enerjik ve melodramatik olan Tim Burton ve Michael Keaton versiyonu Ben Affleck’e de uymuş. Bat-Sinyal ve Jim Gordon polis istasyonunun tepesinde göründükten hemen sonra başlayan ve gargoyle sahnesi ile devam eden süreçte orijinal Batman müziğini duyuyoruz. Sonrasında insan gaza geliyor zaten.
10. Superman'in Orijinal Müziği
Superman’in 1978 yapımlı filmi süper kahraman müziği deyince akla gelen müziklerdendi. Richard Donner ve Christopher Reeve’nin versiyonunun müziği dünyanın gelmiş geçmiş en büyük müzisyenlerinden John Williams’a emanet edilmişti. Star Wars, Harry Potter kadar kült bir müzik yaratmıştı John Williams bu film için. Snyder ve Zimmer’ın bunu devralıp Man of Steel için yeni bir müzik yaratmaları biraz radikal bir karardı o yüzden. Man of Steel versiyonu yalnızca bateri ve piano ile harikalar yaratmıştı, eskisi kadar ikonikti. Ancak Danny Elfman’ın devralmasıyla yalnızca Ben Affleck’in Batman’i için değil Henry Cavill’ın Superman için de bir öze dönüş gerçekleşmiş oldu. Reeve’nin Superman’ini tanımlayan o müziği filmin ikinci yarısında sürekli duyabilirsiniz. Bunun filmde en iyi kullanılışı şüphesiz Danny Elfman’ın uyguladığı karanlık twist. Superman büyük bir öfkeyle hayata döndükten hemen sonra çıkan arbedenin ardından kendi anıt heykeline dönüyor. İşte o zaman bu orijinal Superman müziğini duyuyoruz. Superman’in temsil ettiği bütün umutlu değerlere bir gönderme olarak başka duygulandırıcı ve gaza getirici etmen. Sağolasın Danny reis, bizleri eskiye, o güzel günlere; bilgisayar efektlerinin neredeyse olmadığı o güzel günlere ve süper kahramanların altın çağına tekrar götürdüğün için. Ağlamıyorum, ağlamak utandırıcı olduğundan değil; sadece şu an o müzikleri dinleyerek yazıyorum ve evet duygulanmak ağlamaya ağır bastı.
9. Clark Kent’in İmza Gömleği
Superman deyince aklımıza gelen o kırmızılı mavili, ortasında S yazan kostüm süper kahramanlığın da tanımı olan kostümdür. Fakat Superman’in asıl kişiliği asla Bruce Wayne’in asıl kişiliğinin Batman oluşu gibi vuku bulmamıştır. Onun kimliği, gerçekliği çiftlikte yetişen evlatlık yabancı kimliğidir; Clark Kent’tir. O barışçıl adam geri dönmüştür. Lois Lane ile olan çiftlik sahnelerinde ekose desenli gömleği görüyoruz. Bu gömlek de tıpkı Superman’in kostümünde olduğu gibi Clark Kent kimliğini tanımlayan kıyafettir. Eski Superman versiyonlarında da sıklıkla gördüğümüz bu gömlek, çiftlikte altın başakların arasında emekçi bir şekilde parlar. Hayır arkadaşlar, yanılıyorsunuz. Superman ve Captain America asla Amerikan İdeolisi olmadılar. Kapitalist anlamda böyle kullanıldıkları doğrudur. Ancak yazarları, çizerleri tarafından onlara bahşedilen değerler insanlığa umut olmak, adanmaktır. Kendi kimlikleri huzuru arar, süper kahraman kimlikleri ise başkalarına umut olurlar; onlar semboldür. Yine bir 1978 yapımı Superman göndermesi olarak Smallville’de de kullanılan bu imza niteliğindeki gömlek Clark Kent’i süper kahramanlığa götürecek ve geri döndüğünde huzuru bulmasını sağlayacak gömlektir. Bunlar güzel ayrıntılar arkadaşlar. Elbette Clark Kent Daily Planet'te çalışırken takım elbise giyinir, şapka takar, kıyafeti beyaz gömleğinin arkasındadır, düğmelerini iliklediği anda S yazısı çıkar ve telefon kulübesinde Superman halini alır. Bunları biliyorsunuz. Ancak takım elbise Marthe ve Jonathan Kent tarafından çiftlikte büyütülmüş Clark Kent'i değil, Lois Lane'e aşık ve Daily Planet'te çalışan gazeteci kimliğine atıftır. Ayrıca takım elbise ile ekosenin en büyük farkı Clark Kent'in takım elbise altında iken yabancı bir yerde, Metropolis şehrinde oluşudur ve kimliğini gizlemek zorundadır. Oysa en azından kendi çiftliğinde, bir kasabada kim olduğunu bilen ailesinin yanındadır. İşte ekoseli gömleğin takım elbiseye ve hatta Superman kostümüne ağır bastığı yer burasıdır; Clark Kent olmak.
8. Tim Burton’un Batman Dolunayı
Danny Elfman gelmeden önce bile yönetmen Snyder eskiye selam çakma derdinde idi; özellikle de eski Batman hikâyelerine. Bu anlamda Keaton Batman’i Reeves Superman’i kadar semboldü. Batman’in Batwing ile Gotham şehrinin sokaklarından gökyüzüne doğru uçuşu, semada görünen karanlık bulutların arasına dalışı ve Gotham şehri tamamen görünmez hale gelirken o parlayan dolunayla belli olan Batman logosu unutulmaz bir atmosferdi. Batman’in bilinen, onu tanımlayan atmosferiydi. İkonik bir andır ki o sahneler çoğu neslin aklına yerleşmiştir. İşte bu sahneyi Justice League’de de gördük. Fakat farklı olarak bu sefer o bulutların arasından uçan Cyborg’tu. Yine de Tim Burton versiyonuna bir gönderme olarak fanların aklına Keaton Batman’ini getirmiştir eminim. Belki sembolik yaklaşacak olursak Cyborg’un bayrağı devralması aslında yenilenmenin de bir tasviridir.
7. Düşen Mervi Kovanı
Bu seferki aslında bir Easter Egg değil ancak DC fanlarının kaçırmaması gereken bir detay. Dawn of Justice’te Martha ve Thomas Wayne’in ölümlerinin hemen ardından düşen mermileri hatırlayın. Ağır çekimde yere doğru düşüyor ve o tok düşme sesini yansıtıyordu. Justice League’de Batman arkadaşları yanındayken kendini feda edercesine Batmobili kullanıyor ve bir taraftan da o büyük karmaşanın arasından mermileri düşmanına yolluyordu. O düşen mermi kovanları Martha ve Thomas Wayne’in ölümlerinde olduğu gibi ağır çekimde yere düşüyor ve şiirsel bir tok sesi çıkarıyordu. Etrafında Justice League üyeleri kendi rollerini tanrılar olarak oynarken basit bir insan olan Bruce Wayne tüm insanlığı ile ailesini kaybetmiş bir öksüz olarak anne babası ve insanlık adına, onları diğerlerinden daha fazla temsil ederek savaşıyor ve filmde, DC’de, çizgi romanlardaki Batman’in gerçek kimliğini ve amacını işaretliyordu. Elbette neredeyse tüm DC kahramanları insanlar arasındaki tanrıları temsil ederler, ancak Batman o tanrılar arasında bir insandır.
6. Superman ve Flash Yarışı
Birkaç on yıldır Superman mi Flash mı daha hızlı diye bir soru soruluyor. Her nasılsa iki kahraman çizgi romanlarda bir şekilde kendilerini yarışırken buluyorlar. Bu yarış genellikle bir hayır veya bağışla ilgili vuku bulurken çok nadir bazı hikâyelerde bir düşmanlığa dönüşüyor ve sonu hemen hemen her zaman beraberlikle bitiyor. Marvel bile kendi koşucularını, özellikle Quicksilver’ı Flash’tan esinlenerek yaratırken çizgi romanlarda bir şekilde Flash’ın en hızlı koşucu olduğunu bir yarış esnasında kabul etmiştir. Ancak iş Superman’e gelince durum değişiyor. Superman ilk çıktığında uçmuyordu, koşuyordu. Uçma ona sonradan eklenen bir özellik. Ama yine de ben bu kısımda şahsen Superman’in kazanmasını ve hatta Flash ile berabere kalmalarını doğru bulmuyorum. Yine 1978 yapımı filmi hatırlayacak olursak orada Superman Dünyanın etrafında uçarak zamanı geriye döndürüyordu. O da en az Flash kadar hızlı. Ancak Superman’e yüklenen yeterince güç yokmuş gibi, bir de bunu Flash’tan daha hızlı veyahut berabere kalabilecek bir konuma sokacak olursak işimiz var. Kendi yorumumu bırakacak olursak filmin sonuna ekledikleri bu yarış sahnesi çizgi romanlara, animasyonlara çok güzel bir göndermedir. Eminim fanlar da beğenmişlerdir. Speed Force Krypton genlerine karşı. Kal-El kazanırsa Barry takıma brunch ısmarlayacak (ki Barry'nin kişisel işkencesi bu). Barry kazanırsa takıma söyleme hakkı kazanacak. Yolları izole bir yol ve bitiş çizgisi Pasifik Okyanusu. Yarışı tamamlamadılar, başlarken bıraktılar fakat sonucunu tahmin etmek size kalmış. Bir sonraki filmlere kadar öğrenemeyeceğiz. İşin aslı Superman ve Flash iki kere yarışıyorlar. Filme koyulmuş en komik sahnelerden biri de Superman ve Flash'ın yıkımdan kurtarmaya çalıştıkları köylüler sahnesiydi. Flash istop etmiş bir truck içindeki aileyi kurtarırken Superman de kocaman binayı kaldırıyor. Superman'in yeniden doğduğu sahnede de Superman hem Wonder Woman hem Aquaman hem Batman ile kolaylıkla baş ederken, elleri dolu bir şekilde Flash'ı gözüyle takip edebiliyor.
5. Kırmızı-Turuncu Gökyüzüne Kahraman Pozuyla Saygı Duruşu
Justice League ile ilgili yerilebilecek pek çok şey vardır. Ama filmde nostaljiye gösterdikleri hürmet en takdire şayan özelliktir. Eskiye çakılan selamlar büyük ihtimalle bizim saydığımızdan, gözümüzden kaçanlardan fazlasıdır. Buna rağmen bir takım yenilikler de yok değil. Mesela Justice League logosu yenilenmiş. Ancak eskinin etkileri de bitmiyor. Batman, Wonder Woman, Aquaman, Flash ve Cyborg kırmızı-turuncuya dönmüş bir gökyüzüne karşı kahraman pozu, saygı duruşu veriyorlar. Sanki bir resim hayata geliyor, işte tam bu Snyder'ın görsel dehasından beklenebilecek türden bir görüntü. Ama bu ayrıca diğer animasyonlar ile beraber Justice League Unlimited'ın açılışında kullanılan renk ve tasarım.
4. Yeni Justice League Salonu
BvS Superman'in ölümüyle uyanan Bruce Wayne'in takım kurma arayışıyla biterken Justice League ise bu takımın biçimlenip resmiyete dökülmesi ile bitiyor. Bruce Wayne sonunda tekrardan Dawn of Justice'te terk edilmiş Wayne Malikanesine dönüyor; orada yaşama niyetiyle değil, Justice League için karargah kurmak üzere. Buna ek olarak karargahta 6 sandalyeli yuvarlak büyük bir masa görünüyor; gelecek olanlar için de yer var. Bu Justice League Salonuna bir referans niteliği taşıyor. Bu salon karargahın kendine özgü markası. Burada Justice League bir araya gelip toplantılar düzenliyor, salon bir nevi hareket üssü. İleride altıdan çok daha fazla sandalye göreceğimize eminim.
3. Cyborg Güncelleniyor
Cyborg filmin başlarında sahip olduğu teknolojiyi bir dereceye kadar kontrol edebiliyor. Apokoliptik Ana Kutu teknolojisine güvenen Dr. Silas Stone oğlunu kurtarmak üzere onu bir deneye dönüştürüyor. Victor sürekli bir evrim halinde, her gün yeni yetenekler kazanıyor hem de nasıl öğrendiğinin bile farkında olmadan. Sonunda güçlerinin efendisi olup Justice League ile beraber günü kurtarıyor. Ama son sahnesi çok daha umut vadediyor. Victor sadece Apokoliptik, Parademonvari zırhı konusunda ustalaşmıyor, ayrıca kozmetik çehresi de değişiyor. Cyborg'un bedeninin çok yönlü, parça parça, fraktal görünümü değişiyor. Babası ile birlikte çalışan Victor, onun gözetiminde bedeninin iç işleyişinin üstünü pürüzsüz, metalik kabukla örtüyor. Neredeyse çizgi roman versiyonunun karbon kopyası olan bu görünüşü DCEU'ün geleceğinde bir süre daha göreceğiz.
2. Deathstroke Lex Luthor İle Tanışıyor
Justice League'in son sahnesi şüphesiz Superman ve Flash yarışı ile bitmiyor. Biraz daha beklemiş olanlar görmüşlerdir ki bir sahne daha var. Buna filmden de daha çok coşan fanlar eminim vardır fakat Deathstroke geldi arkadaşlar. Joe Manganiello'nun Deathstroke versiyonu beyaz saçları, top sakalı ve göz bandıyla geldi. Hız botu ile yanaştığı gemi hapisten kaçan Lex Luthor'un idi. Jesse Eisenberg'ü Lex Luthor rolünde küçük de olsa tekrar izlemiş olduk. Luthor Deathstroke'a bir teklifte bulundu; kendi takımlarını kurma teklifi. Peki bu takım hangi kötüler birliği; The Legion of Doom? The Injustice Society mi? Yoksa Secret Society of Super Villains mi? İşte bu kısım sürpriz olacak. Suicide Squad'da tanıtılan ya da Gotham City Sirens'teki karakterlerden yer alan olacak mı bunlar da belirsiz. Bu kötüler ligi hangi filmde gelecek, solo filmde mi yoksa Justice League'de mi... Bu sorular teorileri doğuruyor fakat cevaplarını bir süre daha alamayacağız.
1. Filmin 17 Kasım’da Çıkarılması
Filmin yayınlandığı 17 Kasım tarihinin önemi ile ilgili bir fikriniz var mı bilmiyorum. Ancak bu tarih, DC için çok önemli bir yer teşkil ediyor. Bilmeyenler için film, Superman'in ölümüne ve onun kahramanca dönüşüne odaklanıyor. 17 Kasım 2017 ise yine Superman'in ölümünü ve yeniden doğumunu anlatan 'The Death of Superman' DC'nin kült çizgi romanının 25. yıldönümü. 1992 yılında yayınlanan bu kült çizgi roman Amerikan kültüründe çizgi roman açısından bir çağı kapatıp yeni çağ başlatmıştı. Artık eskimiş bir kahraman olan Superman bununla yeniden doğmuştu. Hakkında pek çok şey yazıldı ve söylendi. Ayrıca çok sevilen 2001 yapımı animasyon serisi Justice League'de de yer bulmuştur. 'Death of Superman' konusunun işlendiği bölüm bilin bakalım hangi tarihte yayınlanmıştır; evet o da 17 Kasımda yayınlanmıştır. Selefinden Justice League markasını alıp ekrana taşıyan filmin tarihi işte bu yüzden önemlidir. Kim bilir belki DC gerçekten yine yeni yeniden doğmuştur 17 Kasım ile.
Listemiz böylece son buluyor. Umarım beğenmişsinizdir, eksiğimiz olduysa yorum yapmayı unutmayın.
Listemiz böylece son buluyor. Umarım beğenmişsinizdir, eksiğimiz olduysa yorum yapmayı unutmayın.
- Aquaman vizyon tarihi: 21 Aralık, 2018
- Shazam! vizyon tarihi: 5 Nisan, 2019
- Wonder Woman 2 vizyon tarihi: 13 Aralık, 2019
- Cyborg vizyon tarihi: 3 Nisan, 2020
- Green Lantern Corps. vizyon tarihi: 24 Temmuz, 2020
Yorum Gönder