Game Of Thrones 7.Sezon 2.Bölüm "Stormborn" İncelemesi
Game of Thrones'da yeni sezonda ikinci bölüm yayınlandı! Sizler için izleyip inceledik. Baştan uyaralım, SPOİLEEEEEER!
Öncelikle vasat geçen ilk bölümün ardından şunu belirteyim ki, bu bölüm bana 'Oh be, GoT geri geldi!' dedirtti. Bazı vasat yanları olsa da fanlarının heyecanla beklediği olaylara kapı aralayan gelişmeleri göstermesi, bu bölümün keyif verici yanlarıydı. Fazla dallanıp budaklanmayayım, aklımdaki sıra karışmasın. Tek tek tüm cepheleri gezelim beraber.
Bölüm Khaleesi'nin Varys'e verdiği göz dağıyla açılıyor. Kabul etmek gerekir ki Varys, Westeros'da derin devlet gibi bir şey. Adamın hanedan indirme-değiştirme konusunda sicili pek de temiz değil. Ancak Tyrion, bir Lannister olmasına rağmen dürüst ve güvenilir bir adam. Kraliçe'nin en büyük düşmanlarının kardeşi olmasına rağmen Kraliçe Eli olabilmesi de bunun kanıtı. Tyrion Varys'e güveniyor, kabul etmek gerekir ki Varys de haber alma ağı ve siyasi zekasıyla Westeros'un kuvvetli dinamiklerinden. Khaleesi'nin onun hakkında yanılıp yanılmadığını zmaan gösterecek, ancak bu şüpheyi bize ayan beyan göstermelerinin bir sebebi olmalı. Atalım 'fav'a, bekleyelim.
Akabinde Khaleesi'ye tanıtılan Meliisandre, enteresan şekilde hoş karşılandı. Kendisi her ne kadar dersini almış gözükse de Yedi Krallık'taki en tekinsiz ve cani insanlardan biri olduğu bir sürü hadiseye tanık olduk. Ancak bunları yapmasını anlayabildik, zira dizideki sağlam ve güçlü her karakter gibi, o da inanışının gereği olarak bunu yapıyordu: yani ışığın tanrısı için. Ve ışığın tanrısının yıldızı tabii ki uzun ve karanlık geceyle bağdaşmıyor. Şimdi kış geldiğine göre, Ak Gezenler Westeros'a yürüdüğüne göre, Meliisandre'nin tek şansı bunları yenebilecek iki gücü bir araya getirmekti: Khaleesi ve Jon Snow. Evet, kuvvetle muhtemel ki bir sonraki bölümde büyük buluşma gerçekleşecek! (Hatırlarsanız, ikilinin Ejderha Kayası'nda buluştuğu anın kamera arkası fotoğrafları birkaç ay önce İspanya'daki setten sızmıştı.)
Bir de savaş divanına dönelim ki, Khaleesi cephesinde kısmen güçlü ama dinamikleri tam oturmamış müttefikleri bir araya getiren önemli bir hadiseydi. Evet, ittifak güçlü: her ne kadar 'paralel' gibi kalsa da Yara ve Theon öncülüğündeki Greyjoy donanması, Dorne ve Highgarden Westeros'un çok önemli aktörleri. Ancak Daenerys'in kendi ağzıyla belirttiği gibi onları bir araya getiren Danny'ye olan inanç ve sadakatlerinden çok, Cersei'ye duydukları nefretti. Danny Tyrion'un akıllıca stratejisiyle onları kendine inandırmakla kalmadı, aynı zamanda savaş değil barış yanlısı ve adl bir hükümdar adayı imajı çizerek hayranların gözündeki imajını da pekiştirdi. (Beni etkilemedi o ayrı, Danenerys benim kraliçem değil.)
Gelelim King's Landing cephesine. Jaime'nin amacını ya da güdüsünü hala tam anlayamadım ama, Cersei'nin yanında geçen sezon finaindeki o trajik andan sonra -doğal olarak- sadık bir yardımcı ve kardeş ya da aşık gibi değil de, adeta bir imdat kaldıracı, bir emniyet sübabı gibi duruyor. Nitekim o olay, Cersie'nin müttefik bulmasını son derece zorlaştırdı: Demir Adalar itilafta, Tyrell'leri tamamen kaybetti. Anlayacağnız batı çatırdıyor. Klasik bir Lannister hamlesi olarak Jaime, Tyrell'lere yakınlığıyla bilinen Tarly hanesinin kıdemlilerinden bir amcaya yanaşarak ona ihanet etmesi halinde hükümranlık teklif etti. Adam da durur mu, yapıştırdı cevabı; 'Bak hele, sen bizi Frey'ler gibi soysuz topaç mı zannettin?'. tabii o işler öyle olmuyor, güzellikle değilse zorla. Jaime de aba altından sopayı gösterdi. Bakalım ablaların ablası Olenna ablamızı ilerleyen dönemlerde ne hayınlıklar bekliyor.
Oralara gitmişken, Cersei'nin byük üstadının dahiyane keşfini de paylaşmadan etmeyelim: Westeros'da artık ejderhalara karşı etkili bir silah var! Daha doğrusu zaten varmış, adam bunu sadece tekrar gündeme getirdi. Yine de bu dinamikleri temelinden sarsar, zira Danny'nin yaptığı çoğu fetihte -özellikle gönülleri fethederken, hehe- ejderhaların sadece adı yetmişti. Bakalım bu gelimeye de 'Sizin yaptığınız arbaletler, bizim hoşumuza gider!' diyebilecek mi? Zamanla göreceğiz.
Şöyle bir kuzeye dönerseeek... Jon Snow yine bildiğimiz gibi. Asi kahraman; aslarının düşüncelerinin aksine gidip başarılı olan kral. Daenerys'den gelen konuşma teklifine, kızda üç tane ejderha olduğunu duyunca 'Allah!' diye atlayan, bir de buluşacakları yer olan Ejderha Kayası'nın ejderhacamı madeni üzerinde bulunduğunu duyunca iyice köşe olan Jon, tabii ki güneye gitmeye karar verdi. Kuzeyin tahtını da, Littlefinger'ın ihtirasları ve sürekli alttan alttan verdiği fitler doğrultusunda gidip kendi bir iş yaptığını zanneden Sansa'ya bırakıp gitmeye karar verdi hem de. Allah sonumuzu hayretsin. (Bu arada Petyr ve Jon'un gırtlak gırtlağa geldiği sahnede içimin yağları erimedi desem yalan olur.)
Gel gelelim bir diğer yavru kurda. Arya. Vasat geçen sezon prömiyerine destansı bir açılış bahşeden Arya, King's Landing yollarına revan olmuşken, hatta bayağı da yaklaşmışken, oradan kaçarken kaldığı handa tanıştığı eski bir arkadaşından Jon'un kuzeydeki kral olduğunu öğreniyor ve Winterfell'e doğru bir U çekiyor. Doğrusunu yaptın Arya, hadi bir 'Film Gibi' kavuşması daha yaşayalım. Zamanıdır artık.
Samwell Tarly, ilim irfan peşinde bula bula, Gripul'a derman ararken Eski Şehir'e varmış Sir Jorah'ı bulur. Ve ilk bölümde midemizi kaldırdığı yetmemiş gibi Sam, daha da b*ktan bir işe girişerek adamcağızdan irinler fışkırtmaya başlar. Neyse, Sir Jorah'a acil şifalar dileyelim, öyle onurlu ve sadık adamlar Danny'ye lazım. Bu arada Sam kardeşimiz boş durmadı, sadece b*k püsürle uğraşmadı ve Jon Snow'a Ejderha Kayası'nın haberini uçurdu. Boşuna 'adam' demedik. Jorah'ı da iyileştirirse, Jon'la Khaleesi el ele mi verir, Jorah ve Sam'in yolu nerelere uzanır artık göreceğiz.
Gelelim bölümün finaline. Yani koskoca külliyatta bir Yara ve Ellaria Sand'ın birbirine kur yapmalarını izlemediğimiz kalmıştı! Anladık, random eşcinsel ilişkiler temalı bir karakter derinliği öğesi eklemeye çalışmışsınız oraya da Yara kimdir, Elena kimdir? Bunların sevişmesinden, yaralanmasından, ölmesinden bana ne? Efendi efendi sohbet edemiyorlar mı bunlar? Gereksiz.
Ancak Euron reyizin donanmaya yaptığı baskın... Fikir çok güzel, fikir şahane. Böyle bir şey izlemek kesinlikle isterdim ama... Keşke adam akıllı yapsalarmış bu işi. Yani sanki bir bütçe kısıtlılığı, bir oyunculuk kısırlığı, bir gönülsüzlük olmuş o sahnede. Greyjoy'ların deniz savaşlarına çok varım, ancak belli ki bir mesaj verme adına oraya konmuş Theon'un denize atlaması ve yanan donanmayı seyretmesi dahil, cheesy bir korsan savaşı sahnesinden farksızdı benim için. Zaten sadece savaşan adamlar gördük, keşke biraz da savaşan gemi görseydik.
Neyse bizden şimdilik bu kadar. Khaleesi'nin donanması gitti, şimdi sanki daha bir Jon Snow'a muhtaç. Muhtemelen önümüzdeki bölümde görüşecekler, bakalım neler olacak... Bölümle alakalı yorumları paylaşmayı ihmal etmeyin!
Yorum Gönder