Azra Kohen'in best-seller üçlemesinden uyarlanan yeni internet dizimiz Fi, 31 Mart itibariyle yayınlanmaya başladı. Biz de bugün itibariyle yayınlanmış ilk üç bölümü izledik, izlenimlerimizi sizinle paylaşalım istedik. Baştan belirtelim, bu yazıda diziyle alakalı herhangi bir spoiler yoktur!
Bir kitabın çok satanlarda uzun süre bir numarada kalması tesadüf değildir. Nitekim Azra Kohen'in başarısının ardındaki gerçek sır, galiba romanının ana karakterinin kendi hayatından izler taşıması. Zira ana karakteri Can Manay (dizide Ozan Güven tarafından canlandırılıyor) bir televizyoncu, psikolog ve akademisyen. Kohen ise sinema ve televizyon lisans eğitiminden sonra İngiltere'de davranış bilimleri uzmanlık eğitimi almış. Son derece ilginç bir karakter olan Can Manay ise, aynı zamanda psikiyatrik sorunları olan bir adam. Karakter motivasyonunu oluşturuyor bu sorunlar.
Hikayemiz; Can Manay ve yeni saplantılı aşkı etrafında gelişiyor. Karanlık sırlar, hırs, tutku ve güzellik algısıyla alakalı bir hikaye. Pek çok farklı tip insanın pek çok farklı noktasının kesiştiği bir hikaye. Yani etkileyici ve sürdürülebilir bir hikaye. Çok fazla satmış ve çok fazla okunmuş, bilindik bir hikaye ama asıl soru şu: Bir internet dizisi olarak Fi nasıl olmuş?
Baştan belirteyim, ben kitap serisini okumamış biri olarak daha dışarıdan bir gözle duruma bakıyorum. Ve durum hiç de fena değil. Günümüzde artık Türk yapımcılar internet mecralarında yayınlanan dizi yapımları fikrine gittikçe ısınıyorlar. Bunda süregelen yabancı muadillerinin başarısı, seyircinin bu platformlara rağbeti ve en önemlisi de, televizyonlardaki yapımların sürelerinin manasız uzunluğunun dramatik kaliteyi süratle tüketişinin rolü büyük. Artık internet dizilerimiz yapılıyor, izleniyor ve gerçekten de başarılı oluyorlar. Şimdiye kadar iki tanesi yayına başladı, biri de yapım aşamasında olan internet dizilerimizde uyarlama sıklıkla başvurulan bir yöntem, zira geçtiğimiz günlerde yayınlanan 'Masum' dizisi de, yine bir tiyatro oyunundan uyarlamaydı.
Fi de tıpkı Masum gibi, oyuncu kadrosu olarak adeta yıldızlar geçidi: Ozan Güven, Serenay Sarıkaya, Mehmet Günsür, Berrak Tüzünataç ve Büşra Develi gibi yıldız isimler listede, pek çok da ünlü konuk oyuncusu var dizinin. Oyuncuların da, senaristlerin de, yönetmenlerin de bu tarz işlere rağbeti var. Tabii buna artık yapımcılar da kayıtsız kalamıyorlar.
Pekiyi altmış dakika olması, tek seferde çekilmesi ve kitaptan uyarlanması diziye ne kazandırıyor? Kitaptan uyarlanan bir internet dizisi olmanın rahatlığı var üzerinde. Ne yapacağını çok iyi biliyor dizi, temposu ağır ama kararlı, nereden başladığını ve nerede bitireceğini bilerek emin adımlarla ilerliyor. Süreyi uzatma amacıyla yapılmış saçma sapan eklentiler yok, entrika çevirme gayesi yok. Televizyonda uygulanan sansür kurallarından da muaf kalan dizide sevişme de, küfür de var. Alışık olmadığınızdan şaşırabilirsiniz. Hatta iddia edeyim; çoğu kitap uyarlaması Türk film ve dizisinden daha başarılı bir iş çıkmış ortaya (uyarlama başarısı olarak değil, yapım kalitesi olarak). Görüntüde colour ve planlar çok yakışmış, yönetmenliğini de gerçekten beğendim. Ve ana karakteri Can Manay gerçekten çok ilginç bir karakter. Diğer karakterlerin de motivasyonlarında, profilleri roman uyarlaması olmasının nimeti olarak başarılı bir iş ortaya konmuş. Burada tabii yazar Azra Kohen'in psikoloji eğitimi almış olmasının da önemli bir artısı var. Kitabı okumadığım için çok bir karşılaştırma yapacak durumda değilim, ancak uyarlama başarısı adına da çok olumlu geri dönüşler aldı. Bence başarılı bir iş olmuş, ilk üç bölümü seri izledim, devamını da takip etmeyi düşünüyorum.
Yorum Gönder