Nintendo Switch'in başarısı su götürmez bir gerçek. 2012 yılında piyasaya sürülen Wii U'nun başarısızlığından sonra Nintendo, doğru tanıtım politikaları izleyip, sosyal medyayı verimli bir şekilde kullandıktan sonra mart ayında piyasaya sürdükleri Switch ile büyük başarılar elde etti. Ek olarak, cihazın kendine özgün, yenilikçi ve inovatif yapısı da Switch'in başarısındaki önemli etkenlerden. Şahsen Wii U'nun, kötü tanıtımına ve başarısız bir konsol olarak kabul edilmesine rağmen keyifli ve kendi standartlarımca iyi bir konsol olduğunu düşünüyorum . Evet, inovatif bir cihaz değil ve güç olarak PS4 ile X-Box One'ın gerisinde kalmasına rağmen az ama öz ve eğlenceli oyunlara sahip oyun kütüphanesi ile Wii U, sevgimi kazanmayı başarmıştı. Dürüst olmak gerekirse, Wii U'nun oyunlarını halen Switch oyunlarından daha başarılı bulmaktayım. Neyse, konudan sapmayalım.
Geçtiğimiz mart ayında Nintendo Switch ile beraber piyasaya sürülen The Legend of Zelda Breath of the Wild, tüm zamanların en iyi oyunlarından biri olarak kabul edilmesi ile birlikte Nintendo için bir mihenk oldu. Breath of the Wild, açık dünya Nintendo oyunlarının ilk basamağıydı, satışlara ve oyunun aldığı puanlara bakıldığında, Nintendo'nun açık dünya oyunları arasında ne kadar başarılı olduğu daha ilk denemelerinde ispatlanmıştı.
Breath of the Wild, gerçekten çok başarılı bir açık dünya oyunuydu. Piyasadaki çoğu açık dünya oyunlarının aksine Breath of the Wild, kendini canlı hissettiren bir yapıya, keşfedilecek bir çok farklı yere ve oyuncuyu oyun süresince bir saniye bile sıkmayacak bir oynanışa sahipti. Ancak; Breath of the Wild, bu başarısına rağmen beni tatmin etmedi ve kanımca büyük bir probleme sahipti; hikaye. Eski Zelda oyunlarının sahip olduğu epik atmosfer ve bunun masalsı anlatımı, açık dünyanın özgürlüğünün arkasında kalmıştı. Bolca Shrine ve yan göreve rağmen hikayenin ilerleyişini sağlayan ana görev sayısı ise oldukça azdı. Ana görevler her ne kadar oyuncuyu keşfetmeye iten ve dolayısıyla oyun süresini uzatan bir yapıya sahip olsa da, hikayenin anlatımı için oldukça kısaydı. Dungeon/Shrine ve Divine Beasts/Calamity Ganon/Boss savaşları konularına girmiyorum bile. Benim için oyunun en büyük eksisi; oyun yapımcılarının sadece açık dünyaya ağırlık verip Legend of Zelda'yı Legend of Zelda yapan şeyin yani hikayenin geri planda kalmasıydı. Onun dışında gerek dövüş sistemi, oyun dizaynı açısından Breath of the Wild, bence yılın en başarılı oyunlarından biri.
Peki, Breath of the Wild'ın Super Mario Odyssey ile ne alakası var diye soruyorsanız, şimdi oraya geliyorum. Dediğim gibi; Breath of the Wild, Nintendo için açık dünya oyunlarının ilk basamağıydı. Bundan nasibini alacak ikinci Nintendo franchise'ı ise Super Mario idi. Ve bu konuda içimi rahatlatan şey ise, Super Mario serisinin hikaye anlatma gibi bir yükümlülüğe sahip olmamasıydı. Yapılması gereken tek şey, Mario'nun stage ve 3d platformer yapısının açık dünya konsepti ile birleştirilmesiydi. Üstelik, Nintendo bunu Super Mario 64, Super Mario Sunshine, Super Mario Galaxy, Super Mario 3D Land ve Super Mario 3d World ile Nintendo 64 konsolundan beri çıkardığı her konsolda bir nevi başarmıştı. Bu oyunların her biri hem oyun mecraları hem de benim gözümde birer başyapıttı. Ve Super Mario Odyssey'in yapması gereken tek şey, bu oyunlardaki oynanışı ve bölüm yapılarını daha da özgürleştirmekti. Ve sonuç; Mario Odyssey, başarılı, güzel ve eğlenceli bir oyun olmasına rağmen, bende, Breath of the Wild'a benzer bir etki uyandırmıştı.
(İncelemede oldukça az ve ufak spoilerlar verip daha çok oyunu oynayacak olanlara rehber niteliğinde bir yazı yazmaya çalışacağım. Ancak oyunu tamamen kendiniz keşfetmek istiyorsanız, bu yazının size göre olmadığını belirtmek isterim)
Yeni Yoldaşımız: CAPPY
Çoğu Mario oyununda aşina olduğumuz gibi Super Mario Odyssey de Princess Peach'in Bowser tarafından kaçırılması ile başlıyor. Bowser'ın bu seferki planı, evlilik hazırlıklarını bitirdikten sonra Peach ile Ay'da yapacağı seremonide evlenmek. Oyunun başında kahramanımız Mario, Bowser'a her ne kadar karşı koymaya çalışsa da yenilgiye uğrar ve ikonik kasketi Bowser tarafından paçavra edilir. Yenilginin ardından Cap Kingdom'a düşen Mario, bir Bonneter olan Cappy ile tanışır. Cappy; Bowser'in Cap Kingdom'ı istila edip hava araçlarına büyük hasarlar verdiğini ve bununla yetinmeyen Bowser'ın, Cappy'nin küçük kardeşi olan Tiara'yı da evlilik seremonisinde Peach'in tacı olması için kaçırdığını Mario'ya anlatır. Mario'nun kasketinden kalan son parça ile birleşen Cappy, yeni yoldaşı ve dostu Mario ile hem Peach'i hem Tiara'yı kurtarmak için, Bowser ve Peach'in Ay'daki evlilik seremonilerine yetişmek için maceralarına başlarlar. Ancak Ay'a ulaşabilmeleri için; Odyssey için power moonları toplamaları, birçok farklı krallıktan geçmeleri ve onlara engel olmaya çalışan krallıklardaki çeşitli yaratıklarla Bowser'ın evlilik seremonisini düzenleyen Broodallar'ı yenmeleri gerekmektedir.Odyssey Nedir? Neyin Nesidir? Nasıl Çalışır?
Mario ile Cappy'nin, maceralarına başlamadan önce yapmaları gereken şey; Odyssey'i tamir etmek ve çalıştırmaktır. Oyuna ismini veren Odyssey, Mario ile Cappy'nin farklı krallıkları seyahat etmelerini sağlayan bir tür hava aracıdır. Odyssey'in tamir olması ve seyahat edebilmesi için ihtiyacı olan şey ise; tüm krallıklarda gizlenmiş olan power moonlar. Dürüst olmak gerekirse oyundaki yegane amacımız (Broodallar'ı ve Bowser'ı alt edip, Peach ve Tiara'yı kurtarmayı saymazsak) krallıklarda gizlenmiş olan power moonları toplayıp Odyssey'e yakıt sağlamak. Fakat oyun geliştiricilerinin, bu power moonları oldukça iyi gizlediklerini hatta bazılarını ip atlayarak, çeşitli yarışlara katılarak, balık tutarak, voleybol gibi mini oyunları tamamlayarak alabiliyoruz. Bunların dışında, krallıkların gizli köşelerinde denk geldiğimiz Captain Toad, bulduğu power moonları bizimle paylaşmaktan büyük bir mutluluk duyuyor. Ayrıca, Papağan Talkatoo (ücretsiz ama bilmece ile) ve Super Mario Galaxy'den tanıdığımız Hint Toad, 50 coin karşılığında harita üzerinde bir adet power moonun yerini gösteriyor. Sahip olduğunuz Amiibo'lar ile de bu power moonların yerlerini haritada görebiliyoruz. Her krallıkta bulabileceğiniz Crazy Hat mağazalarından da 100 coin karşılığında bir adet power moon satın alabiliyoruz.
Cappy...CAPTURE!
Oyunun en yenilikçi ve ilgi çeken özelliği, Cappy'nin kullanımı. Cappy fırlatıldığında; etraftaki coinleri toplamamızı, düşmanları alt etmemizi ve üstüne bastığımızda daha uzun zıplamamızı sağlasa da en önemli özelliği, oyundaki sayılı karakterleri ve bazı araç gereçleri kontrol etmemizi sağlayan Capture. Bu özellik ile ele geçirdiğimiz karakterlerin ve araç gereçlerin içine giriyor ve onları yönetebiliyoruz. Her karakterin ve araç gerecin kendine has özellikleri var. Bunlar; bazı platformlardan geçmemizi, başka bir yere ulaşmamızı ve gizli power moonları bulmamızı sağlıyor.
Bölüm Dizaynı, Platformlar ve Nostaljik Göndermeler
Bu konuda bana karşı çıkacak insanlar olacak ama; benim için oyunun hem artısı hem eksisi olan şey bölüm dizaynı. Super Mario Odyssey, oldukça eğlenceli ve göz alıcı bir dizayna sahip olmasına rağmen bir önceki Mario oyunlarına nazaran daha basit bölümlere ve bosslara sahip. Mario oyunları, her yaştan oyuncu kitlesine hitap eden bir oyun izlenimi vermesine rağmen ilerledikçe zorlaşan bir yapıya sahip. Önceki Mario oyunlarında olan oyuncuyu mücadeleye zorlayan ve uğraştıran platformlar, bu sefer yerini oldukça kolay geçilebilecek platformlara bırakmış. Arada oyuncuyu zorlayabilecek bölümler olsa da önceki 3D Mario oyunlarının verdiği tatmin etme hissini veremiyor. Ayrıca bazı krallıkların küçük ve sade tasarımlara sahip olması vesilesiyle, yer yer Super Mario konseptli bir Kingdom Hearts oyunu oynuyormuş hissine kapılmadım da değil.
Ek olarak, krallıklarda önümüzde çıkan 2D platformlar, kısa da olsa nostalji yaşamak isteyenler için hoş bir sürpriz olmuş.
Mor Coinler, Kıyafetler, Amiibo ?
Super Mario Odyssey'de dikkatimizi çeken bir diğer detay ise mor renkli coinler. Krallıkların her yerinde bulabildiğimiz altın coinlerden farklı olarak bu mor coinler, tıpkı power moonlar gibi limitli ve krallıkların bazı köşelerinde gizli olarak bulunuyorlar. Altın coinlerle, Crazy Hat mağazalarından power moon, can barını üçten altıya çıkaran kalplerden farklı olarak mor coinlerle Mario için kıyafetler ve Odyssey için çeşitli kupalar, posterler ve heykeller alabiliyoruz. Ayrıca Mario serisinden amiibolarımızı okutarak Mario için farklı kıyafetler ve şapkalar elde edebiliyoruz. Her krallığa ve bu krallığın konseptlerine uygun kıyafetler ile Mario'yu istediğimiz gibi giydirebiliyoruz. Ayrıca krallıkların ortamına uygun kıyafetler giyerek, o krallıktaki özel bölüme girip bir adet power moon kazanma şansımız oluyor.
Çoklu Oyuncu!
Bazı Mario oyunlarında karşılaştığımız ve oyunu daha eğlenceli hale getiren çoklu oyuncu modu bir nevi Super Mario Odyssey'de de bulunmakta ancak; ana oyuncu ve asist oyuncu olarak. Joy conları Switch'ten çıkarıp iki oyunculu modu seçtiğinizde, bir oyuncu Mario, diğer oyuncu Cappy'i kontrol edebiliyor. Oynanışı kolaylaştırıp ve keyifli hale getirmesine rağmen, şahsi olarak Super Mario 3D World'deki çoklu oyuncu modunu tercih ederdim. Arkadaşlarım ya da ailemle Mario-Luigi ya da Rosalina-Toad olarak krallıkları keşfetmek ve platformları geçmek çok keyifli olabilirdi. Fakat; Super Mario Odyssey'in hikayesi ve dizaynı ile karşılaşınca, oyun geliştiricilerinin oyunu sadece Mario ile oynanmaya uygun bir şekilde tasarlamalarının mantıklı bir karar olduğunu görüyoruz.
Bosslar
Dört adet Broodal ve krallıklarda karşılaştığımız dokuz adet boss ile beraber Mario Odyssey, toplam on üç adet bossa sahip. Bu bossların bazıları ile oyun içinde birkaç kere karşılaşma şansımız oluyor. Ayrıca bölüm dizaynları, boss savaşlarında capture özelliğimizi kullanmamızı gerektiriyor ve bu, boss savaşlarını daha eğlenceli ve özgün hale getiriyor.
Ancak, oyun boss savaşları açısından yaratıcı olmasına rağmen zorluk derecelerinin düşük olmaları, tatmin olma hissini oldukça azaltmış. Bowser dahil tüm boss savaşları ağırlığını hissettirmiyordu.
Buna karşılık, bonus krallıktaki (sürprizi bende kalsın) boss savaşlarının, oyundaki diğer boss savaşlarına nazaran daha tatmin edici olduğunu belirtmem gerekir.
Sonuç
Super Mario Odyssey; konsol başında keyifli saatler geçirten, piyasadaki oyunların neredeyse hepsinden daha eğlenceli ve keyifli bölüm dizaynlarına sahip olmasına rağmen; (Breath of the Wild'da da karşılaştığımız gibi) keşfetme ve açık dünya konseptinin, Mario'yu Mario yapan zorlayıcı platform yapısının önüne geçmesi sebebiyle benim için 10/10'luk bir oyun olamadı. Super Mario 64, Super Mario Sunshine ve Super Mario Galaxy oyunlarından esinlenmiş bir yapıya sahip olup, NES, SNES ve Gameboy dönemi Super Mario oyunlarına da arada saygı duruşu niteliğinde göndermelere sahip olsa da basit bölüm dizaynlarına sahip olması oyunun en büyük eksisi. Bir önceki 3D Mario oyunu olan Super Mario 3D World, daha kısa olmasına rağmen kesinlikle daha zengin bir içeriğe ve daha zorlayıcı bir oyun yapısına sahip olduğunu hissettiriyordu. Bu eksilerine rağmen Nintendo, tüm oyuncu kitlelerinin keyifle oynayabileceği, 7'den 70' herkese hitap edebilen bir oyun yapmayı başarmış. Ve evet, eksileri olduğunu düşünsem de Super Mario Odyssey, başarılı, mükemmel ve büyüleyici bir oyun. Kusursuz olmaktan sadece bir basamak uzak.
Super Mario Odyssey incelememi şu sorular ile sonladırmak gerekirse;
Nintendo Switch almaya değer mi sorusunun cevabı tartışmalı olacağı; ancak her Nintendo Switch sahibi bu oyun sahip olmalı sorusunun cevabı ise kesinlikle evet.
Unutmadan; oyunu bitirdikten sonra rafa kaldırmayın. Her Mario oyunu gibi Super Mario Odyssey'de oyun sonrası bonus krallığa (bölüme/platforma), zengin içeriğe ve yapılacak bir sürü etkinliğe sahip.
Artılar
+ Super Mario oyunu olması
+ Cappy ve capture özelliği
+ Keşfedilecek bir sürü şey ve sürprizler
+ Çoğu oyunun unuttuğu şeye sahip olması ve bunu oyuncuya sonuna kadar hissettirmesi yani; EĞLENCE
+ PS4 ve X-Box One oyunları ile karşılaştırmak absürt ve saçma olsa da oldukça göz alıcı ve güzel görselliğe sahip olması
+ Oyun sona erdikten sonra bile oyuncuya bolca içerik sunması
Eksiler
- Önceki Super Mario oyunlarına nazaran kolay platform yapısı
- Bazı krallıkların diğerlerine nazaran daha küçük, sade ve düzensiz olması
- Bazı bölümlerde hareketli kontrolleri kullanmanın zorunlu olması
- Luigi'nin oyunda olmaması
Puan: 8.5/10
Yorum Gönder