80’ler, soğuk savaş dönemi ve ikiye ayrılmış olan Berlin.
İşte karşınızda dramatik bir casus filmi olan Atomic Blonde. The Coldest City
adlı çizgiromandan uyarlanan Atomic Blonde’un yönetmen koltuğunda John Wick’in
ismi geçmeyen yönetmeni David Leitch yer alıyor. Fragmanlarının tamamen aksiyon
sahnelerinden oluşması sebebiyle aksiyon filmi etiketinin yapıştırıldığı Atomic
Blonde sanılanın aksine dram, suç ve gizem filmi. 1 saat 55 dakika olan filmde
aksiyon sahnelerine fazla yer verilmiyor. Filmin genel olarak beğenilmeme
sebebi de aksiyon arayanların istediklerini bulamamasından kaynaklanıyor.
Film, soğuk savaş döneminde gizli servisin içindeki çürük
yumurtanın yani çift taraflı casusun ortaya çıkarılmaya çalışılmasını konu
alıyor. Bu konuyu da zamanında karışık bir halde olan Berlin’de işliyor olması
ayrı bir heyecan katıyor olaya. Filmde mekanların, kıyafetlerin ve insanların
dönemi çok iyi bir şekilde yansıttığını söylemeliyim. İliklerinize kadar 80’ler
Berlin’inin kasvetli ve karışık havasını hissediyorsunuz.
Atomic Blonde, başrolde Charlize Theron ve James McAvoy
olmak üzere John Goodman, Toby Jones gibi başarılı isimlere ev sahipliği
ediyor. Charlize Theron’ın performansına söylenecek söz yok diyebilirim
rahatlıkla. Filmin iyi yanlarının başında geliyor. Yaşına rağmen rolün altından
başarıyla kalkıyor. Femme fatale ve casus karışımı olan karakteri kendisine çok
yakışmış. James McAvoy ise her zamanki gibi bizleri hayal kırıklığına
uğratmıyor. Filth filmindeki performansına yakın bir oyunculuk sergiliyor. Sofia
Boutella ve Bill Skarsgård gibi genç Hollywood yıldızları da rollerinin
üstesinden rahatlıkla geliyorlar.
Filmdeki şarkılar dönemin ruhuna o kadar uygun seçilmiş ki
sizi alıp götürüyor. Açıkçası söylemek gerekirse Baby Driver’ın (bana göre)
yapamadığını Atomic Blonde şarkıları ve sahne uyumu ile başarıyor. Filmden
çıktığınızda tekrar tekrar dinlemek isteyeceğiniz pek çok sağlam parça mevcut.
Kamera kullanımı açısından kimi zaman dinamik kullanım
tercih ediliyor ki onlar da yalnızca aksiyon sahneleri için oluyor. Filmdeki renk
kullanımına bayıldığımı söylemeliyim. Özellikle bar ve otel odasındaki renkler
sizi alıp götürüyor. Birçok sahnede ise perspektif kullanımı mevcut ki bu da
beğendiğim ayrı bir özellik. Günümüzde pek çok filmde bu yapılmıyor.
Senaryo ve kurgu açısından bir Bond filmine oranla daha ağır
ilerliyor. Bir Bond filmindeki kadar etkileyici bir senaryoya, bir baş kötüye
sahip değil Atomic Blonde. Önceden de bahsettiğim gibi film yanlış lanse
edildiği için ağırlığından dolayı zayıflıyor. Filmin sonunda yapılan twist ise
fazla gereksiz olup, olmasa daha iyi olurmuş dedirtiyor.
Kısaca toparlayacak olursam: Atomic Blonde piyasaya aksiyon
filmi görüntüsü ile sürülen fağır bir casus filmi. Senaryosu ile olmasa da
oyunculukları ve şarkıları ile akıllarda bir süre kalacağına inanıyorum.
PUAN: 7/10
Yorum Gönder