İnceleme: Triffidlerin Günü - John Wyndham


Triffidlerin Günü bir solukta okunan ama dolu dolu bir kitap. Wyndham'ı okurken Krizalitler'de de olduğu gibi yine sanki kitap 1950lerde değil de, günümüzde 2000lerde yazılmış hissine kapıldım çünkü bahsi geçen kaygıların bir çoğu hâlâ taze.
Kitabın arkasının okuduğunuzda size B sınıf Amerikan filmleri senaryolarından farksız görünebilir. Triffid adı verilen, yürüyebilen, insanları sokabilen, zehirleri kişiyi öldürebilecek kadar güçlü, etobur bitkiler izleyen herkesi kör eden bir meteor yağmuru sonrasında kölelikten kurtulup ekosistemde bir basamak tırmanarak insanların avcısı halini alıyorlar.
Ama aslında konu bu kadar basit değil zaten Sunuş kısmında da bunun nedenleri açıklanıyor. Sunuş demişken, bence kendisi sunuştan çok bir son söz kıvamındaydı; kitaba ilk başladığımda yarısına kadar okuyup ardından 'ben içerik hakkında bu kadar çok bilgiyi şu an almak istemiyorum' diye düşünerek sona bırakmaya karar verdim. Siz de içerik hakkında çok fazla şey bilmemeyi tercih edenlerdenseniz sona bırakmanızı tavsiye ederim.

Kitaba geri dönecek olursak, onu bir felaket filminden fazla yapan şey temelde Triffidlerin insan ırkına saldıran bir yırtıcıdan ziyade evrimsel fırsatçılık sonucu bu konuma gelmiş olmaları. Aslında kendi sonunu hazırlayan yine insanın kendisi ve bu durum ilk sayfadan son sayfaya okura söyleniyor.
Bu felaket sonrası kaos ortamında insan gruplarının hayatta kalmak için farklı farklı yöntemler tercih etmesi ve en doğru yöntemin çeşitli sebeplerle kendilerininki olduğuna inanması da sanırım insanlıkla ilgili temel problem.
Wyndham'ın satır aralarına serpiştirdiği mesajlar gerçekten çok vurucu; benim favorim kadın erkek eşitliği hakkındaki sözleriydi:
"Anlamaya çalışma zahmetine girdiklerinde kadınların en karmaşık ve hassas makineleri kullanabildiklerini ve kullandıklarını pekâlâ biliyorsun. Ama genelde, zorunlu olmadıkları sürece anlamaya çalışmaya zahmet etmeyecek kadar tembeller. Cazip bir çaresizlik geleneğinin kadınsı bir erdem olarak rasyonalize edildiği bir kültürde, yapmaları gereken işi başkasının üzerine yıkabildikleri sürece neden zahmet edecekler ki? Normalde, böyle bir yapmacıklığı yok etmek için uğraşmaya değmez. Tersine, herkesin teşvik ettiği bir tavır bu. Erkekler de zavallı sevgililerinin elektrikli süpürgelerini yiğitçe onararak ve patlamış ampullerini beceriyle değiştirerek destekledilerBütün bu saçmalık her iki taraf için de kabul edilebilirdi. Mizacınızın narinliğini ve erkeklere pek sevimli gelen bağımlılığınızı pratik sebepler tamamlıyordu ve ellerini kirletmek zorunda kalan erkek oluyordu."

Mekân tasvirlerine de bayıldım; bir resme bakarmışçasına detaylı ve her şeyi okurun gözünün önünde yaratan cinsteydi. Felaket sonrasın başkahramanımız Bill'le Londra sokaklarında dolaşırken onun aldığı kokuları bile hissedebiliyordunuz.
Aklıma yatmaya tek nokta ise felaketin bir anda tüm düzeni bu kadar yıkması oldu. Bir kaos ortamının hakim olması doğal olsa da bir şeylerin işleyişi bir süre daha devam eder gibi düşündüm. Belki de bunun sebebi durumu günümüz şartlarında değerlendirmemdi.

Çeviri daha önce çevirilerini beğenerek okuduğum Niran Elçi'ye aitti fakat bu kitapta beni rahatsız eden ufak bir problem vardı. Bu problem, di'li geçmiş zaman miş'li geçmiş zaman kullanımlarıyla ilgiliydi. Başkahramanımız Bill başkasından duyduğu bir hikâyeyi bize anlatırken di'li geçmiş zaman kullanımı kendimden emin olamayarak başa dönmeme sebep oldu. Umarım ikinci baskıda bu küçük kusur da giderilir.

Kısaca Triffidleri Günü bence okunmaya değer bir kitaptı. Son olarak Delidolu, kitap için bir microsite de hazırlamış; eğer hâlâ alıp almamakta kararsızsanız sitede bir ön okuma da mevcut.

Yorum Gönder

[disqus]

Çizgi Evreni

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget