
Nostalji Kuşağı #1 :How I Met Your Mother İncelemesi
Nereden
başlasam,nereden bitirsem,nasıl anlatsam,nasıl incelesem.Bilemiyorum,belki de
bilmek istemiyorum.2 yıl önce çok sıcak bir Temmuz ayında,berbat geçen doğum
günümden sonra hayata,aşka ve başarıya inancımı kaybettiğim bir gecede
tanıştığım How I Met Your Mother efsanesini biraz önce 3.kez bitirdim.Gözlerim
yaşlı,kalbim buruk.
Evet,yanlış
okumadınız tam üç kez bitirdim bu diziyi.Her seferinde gülerek,her seferinde
ağlayarak.Çok duygusal birisi değilimdir.Asla da olamayacağım.Duygu denilen
şeyden yoksun olmanın daha acısız olduğuna inanır,bunun bizi başarıya
götüreceğini düşünürüm hep.Ancak bu dizi…Bu dizi başka bir şeydi.Hayatımın en
zor dönemlerinde izlemiş olmamın da etkisi vardır belki ama bağlanıp
benimsediğim bir diziydi How I Met Your Mother.Yeni sitemdeki ilk yazım bu
olsun istedim.Keyifli okumalar.
Hepimizin
hayatta kendisine benzettiği karakterler olur.Kimisi Batman
gibidir.Sessiz,sakin,kurnaz ve genellikle yalnız çalışmaktan hoşlanır.Kimisi
Kaptan Amerika ile bağdaştırır kendisini.Disiplinli ve çalışkan.Ben dizinin ilk
bölümünü izlediğimden beri kendimi Ted Evelyn Mosby’e benzettim.Sanırım dizinin
üzerimde büyük bir etki bırakmasının sebebi de buydu.
Ted
Mosby,sevdiği insanların mutlu olabilmesi için her şeyi yapan,bir gün hayatının
aşkını bulacağına emin olan,ne kadar yenilse de yoluna devam eden bir
adam.Düğün gününde terkedilen,işsiz kalan,en yakın arkadaşının hayatının
aşkıyla evlendiğini gören ama yine de gülümsemeye ve insanları mutlu etmeye
devam eden bir adam.En sonunda kısa bir süreliğine de olsa istediğini alabildi
Ted.O kızla tanıştı.Onunla bir aile kurdu.O kızı tüm benliği ile sevdi.Hayat
yine gülmedi Ted’e.Ama Ted gülmeye devam etti.Karısını kaybetmesine rağmen gülümseyip
insanlara umut vermeye devam etti.
Dizinin bu
kadar tutmasının sebebi bana göre akıllıca ve gündeme göre değişkenlik
gösterebilen süper espirileriydi.Star Wars espirileri,kelime oyunları,filmlere
yapılan göndermeler…Hepsi ayrı ayrı güzel ve fazlasıyla komikti.Barney’nin
espirilerinde yerlere yatıyor,dakikalarca gülüyordum.Bitmek bilmeyen Kanada
espirileri,kurnazca yapılan kelime oyunları efsaneviydi.Buradan da dizinin
yazarlar odasına büyük alkışlar gönderiyoruz.Oyunculuklar tartışılamayacak
kadar iyiydi belki ama dizinin gizli kahramanları senaryoyu,kurguyu ve
espirileri hazırlayan güzel insanlar.
Dizideki
karakter gelişimleri o kadar iyi işlenmiş ki,bir mevzunun üzerinden yıllar ve
sezonlar geçmesine rağmen,tekrar açıldığında “diziyi uzatmak için yapıyorlar”
diyemiyorsunuz.Her şey doğal ve akıcı ilerliyor.Dizinin her bölümünün ayrı bir
hikaye olması,her hikayede farklı ve bir o kadar da komik olaylar dönmesi How I
Met Your Mother’ı göklere çıkarmaya yetiyor da artıyor bile.
Karakter
gelişimlerine ayrı bir paragraf açmak gerekli.Çünkü sezonlar geçtikçe
karakterler de evrime uğruyor.Hem psikolojik açıdan,hem de görünüş
açısından.İlk sezonlar dizi gerçekten çok eski bir dizi gibiymiş gibi
hissettiriyor.Gerçi dönüp bakınca 11 yıl da az değil.Kılık kıyafetlerden
tut,kullandıkları cep telefonlarına kadar her şeyin ne kadar eski olduğunu
görürken, 6-7.sezonlara gelince karakterler ile beraber aslında hayat
şartlarının da ne kadar değiştiğini farketmek insana ağır gelebiliyor.
Marshall’la
başlayalım.Marshall,inanılmaz tatlı ve kibar bir karakter.Büyüdüğü yer olan
Minnesota’daki köklerine bağlı kalmaya özen gösterirken bir yandan da New
York’a alışmaya çalılıyor.Adaptasyon süreci de güzel anlatılmıştı dizide.Karakter
olarak Ted’den sonra en çok yıpranan kişi Marshall’dır bence.Babasının
ölümü,hayalindeki işi kaybetmesi,daha sonra yargıçlık teklifini geri çevirmek
zorunda olması…Tüm bunlara rağmen kibarlığını koruyor ve her zaman iyi bir
insan oluyor.Seviyoruz Marshall reyis!

Karakteri
yansıtan Jason Segel da müthiş oyunculuğundan dolayı bir alkışı
hakkediyor.Diziden sonra da 1-2 başarılı yapımda rol almış,bir de kitap
yazmış.Kendisini tebrik ediyoruz.
“Haaaaave
you met Ted?” Evet Barney,evet tanıştık.İyiki de tanışmışız.Çünkü bu Ted Mosby
denen adam çok şey öğretti bize.Akıllarımıza kazınacak bir çok şey söyledi.Ve
bugün bir adım atıyorsak önce Ted’in dediklerini,sonra ailemizin dediklerini
düşünüyoruz.Duygusal açıdan güçlü olmayı,ne kadar başarısız olursak olalım
ayağa kalkıp tekrar denemeyi öğrendik Ted’den.Bir gün biz de tıpkı onun gibi
hayatımızın aşkını bulacağımıza dair umutlandık.Bazen, bazı şeylerin
gerçekleşebilmesi için,bazı şeylerin kötü gitmesi gerektiğini, kısaca kalkmak
için düşmek gerektiğini öğrendik.Benim Ted Mosby’den öğrendiğim en iyi şey ise
şudur: “Çocuklar,geçmişe tutunamazsınız.Çünkü siz ne kadar sıkı tutunursanız
tutunun,o çoktan geçmiştir.”
Ted Mosby’i
canlandıran Josh Radnor maalesef diziden sonra herhangi bir yapımda
bulunmadı.Genelde yönetmenlik koltuğuna oturmuş.
Barney
Stinson.He is legen…wait for it…and i hope you’re not lactose intolerant
because the second part of the word is DARY!Legendary!O,bir efsane.Onun
replikleri artık dillerden düşmeyecek “phrase”ler.Barney Stinson müthiş bir
şekilde yazılmış “efsanevi” bir karakter.Karakterine uygun yazılmış mükemmel
espiriler, takım elbiseleri,The Playbook,Kanka Kuralı ve dizi bittikten sonra
sürdürmeye yemin ettiğimiz beşlikleri ile bir ikon haline gelen Barney Stinson
dizi hakkında bir fikri olmayanlar tarafından bile tanınır hale geldi.Karakter
için yazılan süper akıllıca espiriler ve senaryonun yanında Neil Patrick
Harris,karakterin bir efsaneye dönüşmesinde oyunculuğuyla müthiş bir rol
oynadı.Replikleri o kadar akılda kalıcı ve komik ki,güncel hayatınızda da yer
kaplıyor bir yerden sonra.Mesela sürekli “self-five” yapıyorsunuz.Teşekkürler
Barney,her zaman bizi güldürdüğün için.Stinson out!
“You son of
a itch-b!” Tanıdınız değil mi?Lily Aldrin!Ondan da kısaca bahsedip
toparlayacağım.Lily bu dizideki en tatlı karakterdi bence.Marshall ile beraber
dizinin mükemmel çiftini oluşturdular her zaman.Tam birileri vazgeçeceğinde
güzel bir konuşma ile bizleri şaşkına çevirir,gaza getirirdi.En büyük tip değişimini gösteren kişi de Lily’dir bence.İlk sezondaki Lily ile son sezondaki
Lily’nin arasında büyük bir fark var.Zaman hızlı geçiyor dostlarım.Hem de çok
hızlı.
Lily tatlı ve iyi bir arkadaş olduğu kadar iyi bir eş aynı zamanda.Diziyi izleyen kitle her zaman Marshall ve Lily'ninki gibi bir ilişki istemiştir.Birbirine bağlı,sevgi ve saygı dolu.Sıcacık.Marshmallow ve Lilypad.Kim bilir,belki bir gün bizde öyle bir ilişkiye sahip oluruz.
Hiç
beklemeyin,Robin’den bahsetmeyeceğim.Aşırı uyuz olduğum bir karakter.Ne
istediğini bilmiyor,ne zaman zorluğa girse “artık yürümüyor mu?” diyerek
sıyrılan bir korkak kendisi.Sevmiyorum seni Scherbatsky!
Dizinin
müziklerinden bahsetmezsek olur mu? Hayır tabiki.Diziyi efsane kılan şeylerden
biri müzik listesidir.Şöyle bir bakınca ilk aklıma gelenler The Funeral ve
Simple Song.Bölümün sonunda güzel bir konuşma eşliğinde kısa kısa çalan bu müzikler
hep gözlerimi doldurmuş,bana umut vermiştir.Dizi bittikten sonra bile
Spotify’dan bazen bu müzikleri açıp çizgi roman okurum.Müziklerin çoğu Indie ve
Akustik tarzda.İlham verici müzikler olmalarının esas sebebi de bu
zaten.Ustalıkla seçilmiş,bölümlerin sonlarına koyulmuşlar.En aşağıda en
sevdiklerimin bir listesini bırakacağım,bakarsınız.
Çoğu kişi
dizinin finalinden memnun değildi.Nefret edenler bile olmuş.Bu insanlar genelde
Ben Affleck’ten Batman olmaz diyenlerle aynı insanlar.Takmayın onları,kendi
hallerine bırakın.
Dizi harika
bir şekilde bitiyor.Mükemmel bir final diyebilirim.Ancak Ted “And kids,that’s
How I Met Your Mother.” dedikten sonra durdurun ve gerisini izlemeyin.Çünkü
devam ettiğinizde izleyebileceğiniz en saçma ve gereksiz şeyi izliyorsunuz.Robin
ve ona götürülen Mavi Fransız Kornosu.Son 3 dakikada gerçekleşiyor bu
olay.Sayısız küfür etmeme ve duvarları yumruklamama sebep olmuştu.O sinirle
YouTube’dan alternatif finali bulup izledim.O çok daha güzeldi fakat anne
ölmüyordu.Hani ölsün demiyorum ama ağladık abi.Bok mu vardı da Robin’i
gösterdiniz anlamadım ki.Sinirlendim yine bak.
Yeri geldi
kahkahalarla güldük,yeri geldi hıçkıra hıçkıra ağladık.Hiç kimseden
öğrenemediğimiz hayat derslerini öğrendik.Ted’in bilge replikleri ile en zor
zamanlarımızda bile hayata bağlandık,Lily’nin konuşmalarıyla “başarabilirim!”
deyip gazlandık.En mutsuz günlerimizde Barney’nin espirileriyle gülüdük,hayatın
bize hiç gülmediği anlarda Marshall’ın sözleriyle hep daha iyi bir insan olduk.Nereden
başlasam,nereden bitirsem,nasıl anlatsam,nasıl incelesem.Bilemiyorum,belki de
bilmek istemiyorum.Baylar ve bayanlar,How I Met Your Mother incelemem burada
bitiyor.Gözlerim yaşlı,kalbim buruk.Sağlıcakla.
En iyi How I Met Mother şarkılarını içeren bir playlist.Kulaklıklarınızı takıp bir yürüyüşe çıkın.İyi gelir:
Yorum Gönder
Click to see the code!
To insert emoticon you must added at least one space before the code.