American Gods; Bildiğiniz Bütün Duaları Okuyun.

İlk sezonunu birbirinden akıcı ve merak uyandırıcı 8 bölümle arkada bırakan American Gods hakkında naçizane 2 kelam etmek istiyorum efendim. Ne delicesine spoiler var ne de karakter tanıtımı vs. ancak birazcık spoiler olabilir. Eğer bu sizin keyfinizi kaçıracaksa önce 8 saatinizi ayırıp soluksuz izleyin. Derseniz ki "yok ben böyle iyiyim gönder gelsin" o zaman kutsal yolculuğumuza başlayalım.

+18 uyarısı

Sevişme sahneleri ve küfürlerin yanında dizi kesinlikle +18 yaş grubu için ve eğer dini konularda hassassanız bakmamanızda fayda var.

American Gods ismi itibariyle çok cezbedici gelmemişti, ilk bölümü izlerken kendimi tuhaf bir mitoloji içinde bulacağım derken, o da ne? Bu dizi gerçekten fantastik kurgu böyle yapılır diyerek Supernatural dahil bütün alıştığımız dizilerin ağzına ağzına vurarak gönlümde bir taht edindi. Peki bu diziyi bu kadar güzel yapan nedir? Ufaktan bakalım.

Çok Fazla Tanrı

Dizide her dinden, inanıştan ve kültürden tanrılar var. Bunlar ne abartılmış rollere sahip ne de kafa karıştırıcı seviyede. Yeterli miktarda hepsinin orijin hikayesi mevcut ve bize neler yapabileceklerini göstermesi sıkıcı seviyede uzun değil. Tanrılar nasıl var oldu olayına güzel bir bakış açısına sahip. Dizide şimdiye kadar çok iyi bildiğimiz İskandinav, Mısır ve Yunan tanrıları gördüğümüz gibi hiç haberimizin olmadığı Latin ve Afrika tanrıları da mevcut. Aynı zamanda İslamı Hristiyanlığı ve Museviliği de ele almaktan çekinmeyen dizi de, kurgusal yeni tanrıları da görebiliyoruz. Yani bütün dinler ve tanrılar tatmin edici seviyede bizimle.

Tanrılar Ne Ayak?

Dizi de bu soruyla birlikte onların nelere ihtiyacı olduğunu da sorguluyor ve cevabı sezon finalinde kuşkuya yer bırakmayacak şekilde öğreniyoruz. Hangi tanrı nasıl var oldu, nasıl yarattı, bunlar kim ve nerede ne yapıyor soruları kafamızda yankılanırken bir yanımız daha çok tanrı görmek istiyor, diğer yanımız ise mevcut karakterlere daha çok rol verilmesi taraftarı.

Diziyi teknik olarak bu kadar iyi yapan ne peki?

Doğru yerde doğru müzik, mükemmel karakter seçimleri, tarihe uygun işleniş, harika ötesi flashback sahneleri, ağzımızı açık bırakan kamera açıları ve tabiki de doğru yerde kullanılan renk filtreleri. Dizi görsel olarak başlı başına bize orgazmik bir görsel şölen sunuyor.

Olay örgüsüne bakarsak...

Dizi güzel bir ana hikaye etrafına kurulmuş küçük hikayelerle bizi muhteşem besliyor. Zaten oyuncu seçimlerinde gram hata yapmamış olması bir yana, hikayeleri anlatırken verdiği muhteşem hava sizi çok ayrı bir dünyaya sürüklüyor. Ana hikayeye gelecek olursak, unutulmuş veya artık tapılmayan tanrıların Odin'in gazına gelip Loki ve yeni dijitalleşmiş tanrılarına ve yancılarına meydan okumasını konu alıyor. Bu süreçte karakter motivasyonlarını ve olay örgüsünü bize tam ayarında sunarak heyecanımızı ve bağlılığımızı çok yükseğe çıkarıyor.

Eksik yanları?

Para verseler bu kadar övmeyeceğim Neil Gaiman'ın aynı isimli romanından uyarlanan bu dizinin de elbette ki bir kaç eksiği mevcut. Mesela bazı karakterlerin olayları yaşamasına hala kavramaması. Birisi Shadow Moon'u dövmeden öğrendi ya Wednesday'in Odin olduğunu artık mutluyum. Bu tarz ufak tefek eksiklikleri de olsa kesinlikle rahatsız edici seviyede değil ve çok rahatsı etmiyor. Ama diziden 0.5 puan kırmamı da engellemiyor tabi ki.

Neil Gaiman faktörü!

Bu adam fantastik kültürün başına gelmiş en iyi şey. Harika kitapları bulunan bu yazarın aynı zamanda Stardust isimli kitabı da aynı isimle Robert De Niro'nun da oynadığı bir filme uyarlanmıştı. Kendisi bu konuda başarılı ve bizim hayranlığımızı kazanmaya devam ediyor. Takibe değer bir yazar diğer kitaplarını ve kesinlikle Stardust filmini de tavsiye ederim.

Dizi hakkında çok fazla spoiler vermeden hakkında bir yazı yazmak istedim, umarım izleyenler de bana katılıyordur ve umarım bilmeyenler hemen açıp diziye bir bakış atarlar.